3 Ağustos 2018 Cuma

ARABAYLA BALTIK ÜLKELERİ-İSKANDİNAVYA (2018) 1. Bölüm

**2. Bölüm Arabayla İskandinavya yazımız da burada:)


**Sürpriz olarak Bosna Hersek'te devam eden gezimizin 3. Bölümü de burada:)



 -1. Bölüm:Arabayla Baltık Ülkeleri







Baltık ülkelerini, Finlandiya ve İskandinav ülkelerini gezdiğimiz, dönüşte de Bosna-Hersek'te gezdiğimiz tatilimizin gidiş güzergahı şu:





Şu güzergahtan da döndük:




1 ay süren, 11.500 km yol yaptığımız tatilimizi anlatmaya başlayayım.  Hem böyle bir seyahat planlayanlara belki bir yardımı dokunur hem de bu blogun asıl amacı olan anılarımızı kaydetmemizi ve yıllar sonrasına kalmasını sağlar.


Biz bu geziye çıkarken aklımızda iki farklı rota vardı: İspanya'ya gitmek ya da Baltık ülkelerini gezip Finlandiya'dan geri dönmek. Yola çıkarken bu konuda çok net değildik. Eşim çocuklara Sırbistan'a kadar karar verebilirsiniz demişti. Onlar da Finlandiya rotasını tercih ettiler. 


Tabi yolda planlar değişti. "Finlandiya'dan İsveç'e de geçelim, buraya gelmişken Norveç, aaa Danimarka da şurası canım" gayet mantıklı eklemelerdi. 


Fakat dönüşte "Budapeşte yolu ne kadar kalabalık. Sınır da kalabalıktır şimdi. Hadi bi Bosna-Hersek'i gezelim" deyip güzergahı değiştiren eşim beni bile şaşırttı:)  Hele çocuklar, tatile yeni başlamış gibi desteklediler bu fikri. 

Galiba bu gezilerin en önemli noktası esnek olmak, zamanla yarışmamak, gelişen durumlara uyum sağlamak.

Bu arada otellerin tamamını Bookingten ayarladığımızı da söyleyeyim. İlk şartımız tabi ki mümkünse özel otoparkı olması. Onun dışında sadece bir gün dinlenmek ve konaklamak istediğimiz şehirlerde merkezi otel olmasına dikkat ettik. Yorulmadan gezelim diye.

Ek bilgi olarak; Baltık ülkelerinde ortalama bir otele 4 kişi 35-50 € ödedik. Bu İskandinav ülkelerinde ortalama 100 € civarı oldu. 

Biraz uzun olacağa benziyor, başlayalım bakalım:)

1. GÜN:
Edirne-Plovdiv (Filibe)

Bir gün önce Ankara'da konaklamıştık. Maksat Edirne yolunu yakınlaştırmak.  Planda Edirne'de konaklamak vardı ama yoldan aradığım misafirhanelerde yer olmadığını öğrenince B planını devreye soktuk:Konaklama Plovdiv'de.

Yurt dışına çıkışla ilgili tüm işlemleri sınırda yapacağız. 

Kapıkule gişelerinin ilk başladığı yerde solda, araba için gerekli olan yeşil sigortayı yapan  gişe var. Bir acente de biraz ileride iç kısımda var. Bunların yeri zaman zaman değişiyor:)

Biz 1 aylık sigortayı 60 €'ya yaptırdık. Tabi bu kadar uzun bir gezi planlamadığımız için ancak yetti.

Bir de yurt dışı çıkış pulu almak lazım. Kişi başı 15 TL. O da pasaport kontrol gişelerinin birinde. 

Sınır sakin. 17.30'da Kapıkule'den çıkıp Bulgar sınırına girdik.

Malum burada tekerlekleri ıslatma parası olarak Bulgarlar 3 € alıyorlar. Onu ödedik. Bulgar sınırından da sorunsuz giriş yaptık. 

Bu güzergah artık tanıdık. Otobanda hız sınırı 140 km.





İlk OVM'den 15 Levaya bir haftalık vignet alıp cama yapıştırdık. Bu OVM'ler her yerde çok işe yarıyor. İnternet de var. Burada dizel 2.28 Leva.


19.15'de şehre girdik. Ev sahibimiz ısrarla harita üzerinden yol tarif etmeye çalıştı ama gerek yok. Eşim konuya vakıf. Eşyaları bırakıp çıktık. Arabayı almadığımıza göre şahane bir lokasyondayız:)

Gerçekten yolun karşısına geçince trafiğe kapalı şehir meydanına geldik. Meşhur Kapana alışveriş sokağı burada.





2019 için çalışmalar başlamış. Bu yaz da oldukça kalabalıkmış.

Cuma Camii de bu alanda. Sultan 1. Murat zamanında yapılmış.




Caminin hemen karşısında aşağı doğru uzanan alan Roma Stadyumu.




Eşimin yönlendirmesiyle biraz ilerideki Roma Antik Tiyatrosuna doğru yürümeye başladık. Yağmur yağıyor...




Taş sokaktan yürüyerek alana geliyoruz. Giriş kapıları kapalı. Ama içeride de bir konser var.




Akşam yemeğimizi yiyip otele geri döndük.

2. Gün:Filibe-Novi Sad

Eşimin adresini internetten bulduğu bir börekçiden bürek:) alıp 9.00'da yola çıktık. Yolda devamlı yağmur yağdı.

Sofya çevre yolunda Kolatina yoluna girdik. Burası sınır şehri.

Sınırdaki Shell'den yakıt aldık (Dizel 2,25 Leva).

Sınır kalabalık.



1 €=113 Sırp Dinarı şeklinde para bozdurduk.

Otoban gişesinde 1,5 € ödedik. Dinar olarak daha pahalıydı.


Bu yoldaki tünel ve otoban kısmen bitmiş. İki kısımdan da örnek vereyim:





6,5 ve 1,5 € daha otoban parası vererek 16.30'da Novi Sad'a geldik.

Otelimiz şehrin yarımada kısmında. Şu köprüden geçerek gittik:





Yandaki yeni köprü henüz bitmemiş. Eski köprüden tramvay da gidiyor. Trafik ışıklarıyla trafiği tek yönlü olarak düzenlemişler.

Otele yerleşip hemen plaja gittik. Burada Tuna Nehri kıyısında uzun ve çok güzel bir plaj var.




Restoran, kafeler, serin bir günde güneşlenenler:) Oldukça kalabalık. Ama pek yüzen yok. Biz de şöyle bir yüzüp üzerimizi değiştirdik.

Old Town'a doğru yola çıktık. Navigasyona şehir merkezi yazınca hep Old Town'a çıkarıyor zaten. Buralarda hafta sonu park ücretsizmiş.


Mary Katedralinin de olduğu meydan böyle:





Meydanda bir basketbol etkinliği var. Dunavska Caddesi de oldukça popüler.


Old Town'da epey gezdik.





Artık cevabi zamanı:) Sokakların birinde güzel bir restoran bulup cevabi sipariş ettik.

Yarın da kaleyi gezeceğiz.




Otelin bahçesi oldukça güzel. Oğlumun Sırpça cümleleri Rusça'dan yola çıkarak tercüme etmesi ile İngilizce bilmeyen ev sahibimizle epey sohbet ettik.

3. Gün:Novi Sad-Donovaly

Bugün önce kaleye çıktık. Arabayla bahçesine kadar gittik. Kale kapısında da trafik lambaları var. Çünkü yol çok dar.





Kalede bir bisiklet yarışı varmış. Bu yüzden yoğun.





Manzara harika...



Kaleden sonra Sırp-Macar sınırına doğru yola çıktık.

Otoban böyle:



Gişede 3 € ödedik.

Sınır kalabalık.



Macaristan'a girince ilk iş vignet almak. 9 € karşılığı 2975 Forint. Elektronik olduğu için cama bir şey yapışmıyor.


Hız sınırı 130 km.



Budapeşte'ye kadar otoban olan yol artık gelişli gidişli.



Artık Slovakya'dayız. Ancak gümrük geçişi yok.

Slovak sınırından girince vignet almak lazım (10 €).

Yolda uzun süre yemek yiyecek bir yere rastlamadık. Ta ki Zvolen'e kadar.

Bu şehirde marketlerin restoranların olduğu açık bir alışveriş merkezi var. Orada mola verip yemek yedik, dinlendik.




Donovaly, bir kayak merkezi. Bu nedenle bazı oteller kapalı. Eşim, burada yol üstünde bir otel seçmiş. Sabah hemen otelin önünden Varşova'ya doğru devam edebileceğiz.

Tabi dağlık olunca hava da soğudu. Akşam 8'de hava 8.5 dereceydi.

Otel ahşap.




Önünde kayak pisti var.




Bizim gençler yorulmak nedir, bilmiyorlar. Gezmek için hemen dışarı çıktılar.

Burada bir eğlence evi varmış. Otele de çok yakın.




Böyle bir alanda küçük bir şehir inşa etmişler. Kızıma sürpriz olsun istemiştik ama saat itibariyle kapalıydı.


Şehri şöyle bir gezip otele geri döndük.




4. Gün:Donovaly-Varşova

Bugün Slovakya'dan Polonya'ya geçeceğiz.

Yol önce gelişli gidişli, sonra otoban başlıyor.

Klimayı arabayı ısıtmak için çalıştırdık:)




Polonya sınırından böyle geçtik. Herhangi bir vignet uygulaması yok.

Ancak yolda çokça trafik kamerası vardı. Bir de okul geçidi tabelası:)




Polonya'da Voyvodalıklar var. Navigasyona şehirleri ona göre yazmak gerekiyor.


Polonya'da ilk durağımız Krakow. Tarihi ve turistik açıdan önemli bir kent. Küçük Polonya Voyvodalığının da başkenti.

Şehir merkezine yakın bir yere park edip (Saati 3 Zloty) yerel bir bankadan bankamatik kartı ile Zloty çektik.

1€=4,3 Zloty.

Şu Old Townlar ne şahane yerler. Gezmeyi oldukça kolaylaştırıyor.

Bu manada Krakow da bizi hiç yormadı.




Yukarıdaki Rynek Glowny Meydanı. Her şey bunun etrafında.



Azize Meryem Katedrali de bu meydanda.





Yukarıdaki resimde kulelerden birinin daha yüksek olduğu görülüyor. Bu katedrali yapan kardeşler bu yüzden birbirlerini bıçaklamışlar. Allah Allah...






Aynı alanda çok güzel bir de kapalı çarşı var.




Ahşap oymacılığı ağırlıkta. Ve tabi kehribar.




Yemek yemek için yerel bir restoranı tercih ettik.  Polonya yemekleri yaptığını söyleyen bu restorandan oldukça memnun kaldık.






Artık Varşova'ya doğru yola çıktık. Otele yerleştik. Maps.me uygulamasına göre yakında Arkadia adlı büyük bir alışveriş merkezi var.  Bir restoran aramaktansa akşam yemeğini orada yemeye karar verdik.

İsabetli bir seçim olmuş. Değişik ülke mutfaklarından restoranlar var.  Zahmetsiz yemek yemek için uygun bir yer. İnternet de var, Carrefour da:)

5. Gün:Varşova

İlk durak Chopin Müzesi. Chopin'in memleketindeyiz.




Chopin'in eşyaları sergileniyor.




Ayrıca bestelerin dinlenebildiği interaktif uygulamalar da var. Müzik öğrencileri gruplar halinde gelmişti.



Ardından Stare Miasto'ya gittik: Eski Şehir.




Kraliyet kalesi, önemli yapılardan. 13. yüzyılda yapılmış. Tabi şunu belirtmek lazım. Bu alan, 2. Dünya Savaşında çok zarar görmüş. 80'lerde aslına sadık kalınarak neredeyse yeniden yapılmış.




St. Anne's Katedrali de bu alanda.




Aynı meydandan Ulusal Stadı da görmek mümkün.

Etrafta bol miktarda kehribar satan yer var.




Türklerin tespih merakını öğrenmişler. Fiyatlar yüksek. Ama pazarlığa açıklar:)

Burada ilgi çekici başka bir özellik de klasik müzik çalan bank:




Old Townın önemli simgelerinden biri de Deniz Kızı heykeli.




Bu deniz kızı Syren ile Kopenhag'daki deniz kızının kardeş olduğuna, birbirlerinden ayrılarak farklı yerlere geldiklerine inanılıyor. Şu an için Kopenhag planımızda olmadığı için diğerini ne zaman görürüz acaba diye düşünmedik değil:)

Ayrıca Sovyetlerin yaptığı bu bina da kültür ve sanat merkezi olarak kullanılıyor.




Öğle yemeğini Lübnan mutfağı olan bir restoranda yiyip otelde biraz dinlendik. Akşam üstü Lazienki Parkına doğru yola çıktık.

Bu park şehir içinde, kocaman bir park. Sonsuz gibi görünen yeşil bir alan.




Burada Varşova Gettosu hakkında çocuklara bilgi verdik. Ama görmek kısmet olmadı.

Akşam beyler deniz ürünleri tercih ettiler. Biz kızımla ev yemeği yedik:)


6. Gün:Varşova-Vilnius

Sabah 9.00'da yola çıktık. BP'den yakıt aldık. Ama yollarda genellikle Orlin benzin istasyonlarından var.

Bohoniki Köyü, eşimin özellikle görmek ve çocuklara da göstermek istediği bir yer. Beyaz Rusya sınırına oldukça yakın. Burası için ana yoldan ayrıldık. Yolun bir kısmı bozuk ama iki taraf da yemyeşil.




Bohoniki, böyle güzel bir Türk Köyü. Nüfusunun 100 kişi olduğu söyleniyor.


Burada çok eski bir cami var. TİKA tarafından restore edilmiş. Hemen yol üstünde, kolayca bulduk. Caminin karşısındaki evde kalabalık vardı. Cenaze olduğunu tahmin ettik.





Caminin önüne park edince cami ile ilgilenen kadın görevli hemen geldi. Bizi içeri davet etti. Az sonra karşı evdeki kalabalık da öğle namazı için geldi. 

Bizi selamlayarak namaza durdular. Eşim onlarla birlikte namaz kıldı.

Namaz usulleri bizim uyguladığımızdan biraz farklıydı.

Dillerini tamamen unutmuşlar. Sadece Lehçe bildikleri için anlaşamadık ama hepimizle vedalaşarak ayrıldılar. Biz de hemen ilerideki mezarlığa giderek bir Fatiha okuduk.




Yola devam...



Artık Litvanya'dayız.

Sırbistan'a geçince saat 1 saat geri olmuştu. Litvanya'ya girince saat dilimi Türkiye ile aynı oldu.

Bugün başkent Vilnius'ta kalacağız ama önce Trakai şehrini gezeceğiz. Başkente 28 km. Yol üstünde.





Yolda yakıt için Orlen'de durduk. Dizel 1.24 €.

Burada internete bağlanıp rezervasyonu da hallettik.


Trakai'de Musevi Tatarlar var.

Şöyle bir tüm tatili gözden geçiriyorum, sanırım en masalsı yer burasıydı.

Açız:) Gezmeden önce yemek yiyelim dedik, Kybynlar Restoranı tercih ettik. Kiril alfabesi bilenler hemen onu Kıbınlar olarak okumuştur:)




Restoran göl kenarında. Menüdeki Türkçe rahat okunabiliyor.





Biz değişik içle hazırlanmış kıbınlardan sipariş verdik.

Siparişler hazırlanırken oğlumla göl kıyısına inip fotoğraf çektik.





Biz inerken bir Alman turist grubu yukarı çıkıyordu. Yaş ortalaması 80 olan bu gruba gıptayla baktık:)

Müşteriler genelde bahçeye oturmuş. Ama hava oldukça serin. Biz içerideyiz.





Oğlumla içeri girince bir de ne görelim, kıbın yapımına dair bir belgesel çekiliyor, eşim de izin almış kıbın yapımını çekiyor:)




Kıbınlarımız geldi...




Soğuk tabağı ve kırmızı et


 


Hesabı ödeyip (33 €) kaleye doğru gidiyoruz.

Şehirde gördüğümüz tüm ayrıntı, dillerini, özlerini koruduklarını gösteriyor.








Ana yoldan biraz ilerleyince hemen yol kenarındaki park yerine arabayı bıraktık. Ve kale karşımızda...




Kale tarafına geçmek için ahşap köprüyü geçmek gerekiyor.




Oğlumuz bu güzel manzara karşısında bagajdan fotoğraf makinesini çıkardı:)









Biz Trakai'yi çok sevdik...



Ldl Marketin küçüğü yol üzerinde denk geldi. Bir şeyler aldık. Hava henüz kararmadı ama artık bayağı geç oldu. Vilnius'a doğru yola çıktık.

Yol üzerinde bir benzin istasyonunda durduk. Pompaya kağıt para konuyor önce, sonra o kadar yakıt alınıyor.

Oğlumuzla eşim bunların bin bir çeşidini öğrendiler. Değişik bir yöntem olduğunda birlikte inip çözdüler.

Böyle çok seyahat edince tüm yakıt pompaları, tüm duş bataryalarını (ne garip çeşitler var, inanılmaz) kullanma yöntemlerini öğreniyor insan:))





Otele yerleşip dinleniyoruz artık.

7. Gün:Vilnius-Kaunas

Kahvaltıdan sonra şehir merkezine geldik. Eşim en zahmetsiz gezeceğimiz nokta olarak Vilnius Katedralinin önündeki otoparkı belirlemiş.




Cebimizdeki bozuklar kadar süre içeren park kartını ön cama bırakıp gezmeye başladık.



Katedralin kapısındaki afişe göre haftaya Papa gelecekmiş.

Litvanya'nın kurucusu Gediminas heykeli de bu alanda.






Ulusal Tarih Müzesi de...





Küçük bir alanda gezmek oldukça kolay oldu. Başka bir hoşluk da katedralin yanındaki geleneksel el sanatları çadırı.



Hepsini deneyimlemeniz için yardım ediyorlar.

Katedralin karşısındaki trafiğe kapalı alandan yukarı doğru yürümeye başladık.




Canlı bir Old Town. Sokak satıcılarında bol bol Rus dönemi askeri madalyaları satılıyor:)




Hedefte İllüzyon Müzesi var. Çocuklar bunun için çok heyecanlı.



Bu müze dünyanın en garip müzelerinden biri kabul ediliyor.

Çocuklar müzeyi gezerken ben de park süresini uzatmak için arabaya geri döndüm. Çünkü buradan Uzupis'e yürüyerek gitmeye karar verdik.

Çocuklar müzeden şahane fotoğraflarla çıktılar.



Ben en çok 70'lerden kalan bu odayı beğendim.




Uzupis'e yakınız. Uzupis Cumhuriyeti, Vilnius'un içinde bağımsız bir ülke! Ülke derken, Litvanya buraya turistik bir öge olarak baktığı için kabul görüyor.

Devlet başkanı, anayasası var.

Uzupis'e girişlerden biri aşağıdaki köprü.





Uzupis genelde sanatçılar için bir merkez olmuş.





Aşağıdaki heykele Uzupis Meleği demişler.





Uzupis'in bir özelliği de çok hümanist Anayasası:) Meydanda her dilden yazılmış Anayasalar sergileniyor. Buyurun Türkçesi...




Aynadaki yansımadan pek okunamıyor galiba.

Artık arabaya doğru yürüyoruz.





Arabayla trafik ışığının birinden geçmek epey zaman aldı. Çünkü Vilniuslular geleneksel kıyafetleri içinde kalabalık bir şekilde yürüyorlardı.




Sebebini akşam öğrenecektik:)

Toplu ulaşımda troleybüsler de kullanılıyor.





Tv Kulesine doğru giderken yol üzerinde gördüğümüz bir restoranda yemek yiyip kulenin önündeki otoparka park ettik.




Kule 326 metre. Sovyet dönemi Litvanyasında tv ve radyo kulesi olarak kullanılmış. Litvanya bağımsızlığını ilan ederken Ruslar tarafından saldırıya uğramış. O yüzden ulusal bir özellik taşıyor.

Of! Bu eski doğu bloku ülkelerinde bu yüksek kulelerden çok vardır. Çıkmayacağımı açıkça söylememe rağmen bana da bilet aldılar (Toplam 21 €). Ama asansöre girerken onları sattım:)

Adettendir, bunun da üst katında dönen bir platformda restoran varmış.





Tabi 360 derece manzara seyretmişler ama ben bir derecesini aktarayım:



Bizimkileri beklerken hamile bir kadın ailesiyle asansöre biniyordu. Ondan aldığım cesaretle ben de onlarla birlikte çıktım. Allahtan tv kulesi selfiesine yetiştim:) Sonra hemen indim ama.

Akşama doğru Kaunas'a doğru yola çıktık. Mesafe 103 km. Kaunas, Litvanya'nın eski başkenti.

Yol garip bir şekilde kalabalık.




Tatile Perşembeden çıktılar desek, olmaz. Allah Allah...

Eşim tam Old Town'un içinde bir otel seçmişti. Konum şahane ama işletme rezalet. Biz yoldayken iptal maili atmışlar. Hemen internete bağlanıp aklımızdaki başka bir otelden  rezervasyon yaptık.




Bu bina Old Town'un tam merkezinde ulusal müze olarak kullanılıyor.

Hem internet ararız, hem gezeriz:) Bu tür aksiliklerin tadımızı kaçırmasına izin vermeyiz.

Bu otel muhabbeti sırasında eski tip uçakların havada gösteri yaptığını da görmüştük. Nedenini otel sahibi söyledi: "Bizim bir tane çok önemli kralımız var. Onun taç giyme yıl dönümünü kutluyoruz".

Vay be! Nasıl da denk gelmişiz:) Vilnius'taki geleneksel kıyafetli geçit töreninin nedeni de buymuş demek ki.

Kral Mindaguas'ın  taç giyme yıl dönümü.



Yeni şehir merkezinde yemek yiyip Old Town'a geri döndük. Amaç Kaunas Kalesini gezmek. 14. yüzyıldan kalma olduğunu biliyoruz. Bunun için aynı alana gelip park ettik (Park saat itibariyle ücretsiz).

Kaleye doğru yürürken tüm Kaunas bize eşlik etti:) Çünkü...





Kutlamalar kalede.

Konseri biz de dinledik. Böyle eski TRT koroları tadında bir konserdi.




Sonra havai fişek gösterisi...




Ardından milli marş, kapanış:)

8. Gün: Kaunas-Riga

Kahvaltı için Neman Nehrinin kıyısına doğru gidiyoruz. Pazaislis manastırı da burada.

Manastır, büyük bir ormanın içinde.







Göl kenarı...




Sırada Ninty Fort (Dokuzuncu Kale) var. Burası 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin infaz alanıymış.




Yukarıdaki bina hapishane. Taç giyme yıl dönümünden dolayı bugün milli bayram olduğu için kapalıymış.

Üstü kamuflaj için çimlerle kaplı.

Biraz ileride anıt var.


Anıt, toprağın altından çıkan dirilişi simgeliyormuş.

Anıt büyük bir alanın ortasında.




Şehir merkezinde binası olmayan bir benzin istasyonundan yakıt alıp Old Town'u son kez dolaştık.



Kaunas'tan ayrılmadan önce Kaunas Basketbol Arenayı görmek lazım dedik ama Tomtom'da işaretli spor alanlarında bulamadık. Kısmet değilmiş.

Artık Letonya'ya doğru yola çıkıyoruz.

Yol yapım çalışmasından dolayı bazı noktalarda trafiği kontrollü verdiler.



Bu yolda enteresan bir şey deneyimledik: Gelişli gidişli yolda sollama sinyali verince önünüzdeki araç sağa alıyor, karşıdan gelen araç da kendi sağına alıp size geniş bir sollama alanı bırakıyor. Karadağ'da gördüğümüz sollama ve dönme şeritleri gibi. 

Yollar genelde böyle.




Letonya'dayız. Burası da € bölgesi.





Riga'da Hotel Sabina'dan rezervasyon yapmıştık.



Biz daha lobideyken plakayı gören biri geldi. Böylece Türk mahallesinde olduğumuzu da öğrenmiş olduk. Burada çok sayıda Azeri varmış. "Kapının önünde karpuz satan kız kardeşim. Bir şeye ihtiyacınız olursa söyleyin" dedi sağ olsun.

Yemek için de hemen yan binadaki Gvatar Kebap ve karşıdaki restoranı önerdi.

Gvatar Kebabı Gürcistan'da büyümüş Azeri bir kadın işletiyor. Türki Cumhuriyetlerden gelen gençler de çalışıyor.

Siparişimiz hazırlanırken sohbet ettik. "Köhne Şehre" gitmemizi önerdi. Bundan sonra Old Town yok, Köhne Şehir var:)

Deniz kenarına oldukça yakınız. Aman Allahım, hava 19 derece, bir de rüzgar.




Kimse yüzmüyor. Kite sörfçüler var sadece. Bir de bizim gibi üşüyüp hemen kaçanlar.





Aklımda deli sorular... Buralar böyle soğuksa Finlandiya kim bilir ne kadar soğuktur.

Plajdan sonra Köhne Şehre doğru yola çıktık.




Arabayı köprünün karşısında kalenin hemen yanındaki otoparka bıraktık.

Kale dediğimizin arka tarafı böyle:



Niyeyse yenilemişler. Eski hali görülsün diye de bir kısmını orijinal bırakmışlar.




Dome Katedrali, 13. yüzyıldan kalmış. 




Gez gez bitmiyor.



Havanın aydınlık olduğuna bakmayın, saat oldukça ilerledi:) Kafeler dünya kupası maçları nedeni ile dolu. 

İsveç'in buralardaki hakimiyetini simgeleyen meşhur İsveç Kapısının yanındaki kafede bir şeyler içip ısındık.

Burada 3 Biraderler Evini de görmek istiyorduk ama tadilattaydı.

Riga Plaza büyük bir market. Alışverişimizi yapıp otele döndük.

Saat 23.15 ve artık hava kararıyor.





9. Gün:Riga

Riga'yı çok sevdik. Bugün de buradayız. Bunun için ek rezervasyon yaptık. Otelin SPA hizmeti var. Yalnız bunun için dışarı çıkıp binanın arkasındaki yüzme kompleksine gitmek lazım.

Havuz, sauna sonrası kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltı için Gvatar Kebap bize haçapuri hazırlıyor. Gürcistan mutfağından...





Bugün Jurmala Plajına gideceğiz. Burası ünlü bir sayfiye yeri. Yazlıklar var. İnsanlar 22 derecede bahçelerindeki şezloglarında güneşleniyorlardı:)



Deniz kenarı yine rüzgarlı.



Jurmala merkezi ise oldukça kalabalık. Yemeği burada yedik.




Jurmala'dan Space AVM'ye gittik. H&M'de hem yazlık hem kışlık ürünler vardı. Tedbiren kızıma birkaç kışlık giyecek aldım:) Ne olur, ne olmaz. Yanımızdakiler yetmeyebilir.

Çevre yolundan Köhne Şehre giderken Tv kulesini gören beyler hemen çıkışa yöneldiler:)






Eşimin bugünkü gezme listesinde Riga Central Market de var.




Şehir içinde, eskiden zeplin hangarı olarak kullanılan bir alışveriş yeri. Unesco Dünya Mirasları listesinde. Fakat gezmek kısmet olmadı. 18.00'de kapanmış.

Köhne Şehre döndük. Jezus Baznica'dan geçip Galeria alışveriş merkezinin önündeki otoparka bıraktık (2 €).

Bu akşam Rusya'nın maçı var. Her yerden maçın heyecanı anlaşılıyor.



Türkler olmasa Avrupa aç:)

Dünkü sahile gidip güneşi orada batırdık. Tabi gece yarısı oldu:)



10. Gün:Riga-Talin

Talin'de 2 gün konaklamak düşüncesiyle yola çıktık. Yol üzerinde yemek yiyecek bir yer bulmak sorun. Panu şehrini geçince Hesburger gördük. Bu fastfood zincirini çokça görmüştük. Burada öğle yemeğini yedik.

Bu ülkeye kadar yakıt fiyatları değişkendi. Estonya'ya girince görüyoruz ki; yakıtta sabit fiyat var. Benzin 1 €, dizel 1,309 €.

Talin'e girince Selver AVM'de durup yemek yedik. Ardından limana gittik.

Hem limanın girişini görelim hem de bilet gişelerini bulalım dedik. Otoparkta 15 dakika uyarısını görerek park ettik. Terminalde bilet gişeleri kapalıydı. Hiç bir görevli de yoktu. 16. dakikada arabanın yanına geldiğimizde 40 € park cezası makbuzunu gördük. Peki.

Limandan sonra otele giriş yapıp meşhur seyir terasına çıktık. Bu Toompea Tepesinde hem tarihi eserler var hem de şehir manzarası.

Parlamento binası da burada.



Aleksander Nevsky Katedrali Rus mimarisi ile yapılmış.  O da tadilattaydı.



Old Town'da dolaştık. Köhne şehrin merkezi 13. yüzyıldan bu yana Pazar Yeri adlı meydanmış.




Dar sokaklardan ulaşılan oldukça canlı bir meydan.



Belediye binası da burada.



Burada çokça Türk gencini görmek mümkün. Erasmus ve yüksek lisans için çokça tercih edilen bir ülke.




Gezilecek her yer birbirine çok yakın.




Talin'i gezmek yorucu olmadı ama park ciddi bir sorun.

Hem boş park yeri bulmak neredeyse imkansız hem de park ücretleri dakikayla! İlk defa böyle bir uygulamayla karşılaştık.



12 dakikası 1 €'ya denk geliyor (Dakikası 8 Cent). Her tarafta bu uyarılardan var.  En ücra ara sokaklarda bile ücret var. Sanırım ekonomiyi park ücretleriyle idare ediyorlar:)

Akşam otele gittiğimizde de park sorunu yaşadık. Otele yakın bir açık otoparka bırakmamızı tavsiye ettiler. Görevli yok tabi. İki tür makine var. Birine SMS gönderiyorsun, diğeri nakit kabul ediyor. Bu civardaki nakit alan tek makine. Çok şükür.

Demek ki neymiş, Talin'de toplu ulaşım daha zahmetsizmiş:)

Hava hala kararmadı ama biz gece yarısı otele geldik. 

Talin'i gezdik, gördük,  bu kadar yeter deyip buradan ayrılmaya karar verdik. Sabah 6'da Helsinki'ye feribot var. Tedbiren bir günlük rezervasyon yapmanın faydaları:) Her an plan değişebilir...

Bir aylık tatili anlatan yazı doğal olarak uzun oluyor. Bu yüzden bu Baltık ülkelerini içeren kısmı 1. Bölüm olarak burada bırakıyorum.

Finlandiya ve İskandinav ülkeleri kısmı için bir 2. bölüm hazırladım.

Dönüş yolunda tamamen spontane gelişen Bosna Hersek gezimizi de 3. Bölüm olarak hazırladım.



**2. Bölüm olan Arabayla İskandinavya yazımıza buradan ulaşabilirsiniz:)


**3. Bölüm olan Arabayla Bosna Hersek yazımız da burada.