19 Haziran 2023 Pazartesi

ARABAYLA MAKEDONYA-KARADAĞ (2022)

 



Eşim hep söyler, "her şeyin telafisi olur, zamanın olmaz" diye. Gerçekten de pandemi, bizden geri dönüşü olmayacak şekilde hayatlarımızı çaldı. Değil tatile gitmek, evin önüne inemedik. 2021 yazında biraz Akdeniz biraz da Ege yapabildik ama yurt dışına çıkamadık. Kızımızı zorunlu covid testine maruz bırakmamak için gitmedik. Babası, kızına kıyamadı:)

Pandemi şartlarında çok fazla gezemeyeceğimizi kabullenerek bildik bir güzergahta, stabil bir tatil yapalım dedik. Tabi bunun için en uygun yer Karadağ. 

Yolculuğun başında Gelibolu'da konakladık. Sahile yakın çok güzel bir pidecide akşam yemeği yedik. 

Arabadan kaynaklanan nedenlerle Gelibolu'dan öğlene doğru çıktık.


Yeşil sigorta işlemlerinden sonra İpsala sınır kapısından Yunanistan'a girdik. Yollar tanıdık.



Bu gişelerden sanırım yol boyunca 6-7 tane geçmişizdir. Nakit para da alıyorlar. Daha doğrusu kart var mı, bilmiyorum. Biz hep nakit ödedik.




Selanik'i kenarından geçerek devam ettik.




Bu güzergahtaki tek problem, dinlenme tesisi eksikliği. Görünce pas geçmeyin:)

Bu akşam Ohrid'de konaklayacağız.

Yol, Manastır ve Resne'nin içinden geçiyor. 

Burası Resneli Niyazi Beyin Konağı.




Resne'de bir yola araç giremez tabelası konmuş. Tomtom ısrarla orayı gösteriyordu. Biz ters yoldan dönmeye çalışırken kaldırımda yürüyen herkes "Aman, ileride trafik polisi var, hemen dönün" diye Türkçe uyardılar sağ olsunlar. Ama geç kalmıştık, polis de geldi. O da Türkçe, döneceğimiz yeri tarif etti:) Mesele halloldu.

Yol hep yağmurluydu.

Eşim bu sefer Ohrid merkezinde değil, daha sakin bir yerinde otel bulmuş. 


Üst katta çok geniş odamıza yerleştik.


Bahçesi de çok güzeldi. 

Akşam yemeği için klasik olarak Belvedere Restorana gittik ama servisin de yemeğin de negatif anlamda değiştiğini gözlemledik.



Yemekten sonra biraz sahilde yürüdük ama hava oldukça serindi, otele döndük.

Ertesi gün hava yine kapalıydı. Dolayısıyla yüzme seçeneği ortadan kalktı. Oysa Golden Beach'te yüzeriz diye düşünmüştük.

Ohrid'de belki de en güzel yer St. Naum. Golden Beachten devam edince geliyorsunuz.


Burası bütün gün vakit geçirilebilecek bir yer. 


Yüzebilir, yemek yiyebilir, tavus kuşları arasında yürüyüş yapabilirsiniz.





Bir kamping alanı da vardı ama kapalıydı sanırım.



Manastırın bahçesi fotoğraf çekimi için şahane.







St. Naum'dan Ohrid merkeze dönerken böyle bir müze gibi girişi olan bir alan var:




Merkeze gelince Ohrid kalesine çıktık. Tabi arabayla:)

Burada Kiril Alfabesini bulan din adamının yaşadığı Manastır, gezilecek yerlerden.



 Buranın manzarası da çok güzel.


Hava hep kapalı olunca Ohrid tatilimizi sonlandırmaya karar veriyoruz. Yarın Karadağ'a doğru yola çıkacağız.

Bu güzergahın en heyecanlı kısmı Arnavutluk'un dolambaçlı yolları. Sonra da Karadağ'ın dar yolları.

Arnavutluk sınırını geçip dağdan aşağıya doğru inerken navigasyon böyle görünüyor:


Yolun keçi şeklinde olması bizi hep şaşırtır.

Bu köprüyü de çok seviyoruz.



Her geçen yıl Arnavutluk yolları iyileşiyor. Yalnız hız sınırı konusunda katı oldukları için yol biraz yavaş akıyor.


Tiran'ın girişinde büyük bir alışveriş merkezi var. Hem öğle yemeği hem de yol ihtiyaçları için çok uygun. Yine orada mola veriyoruz.

Tiran çevre yolu trafiği inanılmaz rahatlatmış. Yol güzel akıyor.
Sınırdayız.


Sınır kapıları hakkında yazmadım ama daha önceki yazılarda çokça irdelemiştim. Bir sıraya giriliyor, pasaportlar ve yeşil sigortaya bakıyorlar, geçiyoruz. Bazen nereye seyahat ettiğimizi soruyorlar, o kadar. 
Sınır, bayram dolayısıyla oldukça kalabalık.

Karadağ'a girince bir süre çok dar bir yoldan ilerlemek gerekiyor. Ama Ulcinj'den itibaren yol çok güzel.

Yol üzerinde hep yemek yediğimiz bir restoran var. Kivi ağacının altındaki bahçesinde cevabi yiyip devam ettik.


Tabi St. Stefan Adası seyir terasında da bir mola verdik.




Eşim, Kotor'a da yakın olsun diye Tivat'tan çok güzel bir yerden rezervasyon yaptırmıştı. Gittik ama sahipleri olan Sırplar sorun çıkardılar. 4 kişilik oda karşımızda boş durduğu halde 2 kişilik ve sadece birinin banyosu olan 2 oda satmaya çalıştılar. Kabul etmemiz mümkün değil. Sorun oda değil, zihniyet.
 
Bu arada bizim oda hala Bookingte boş görünüyor. Tabi bizim bu durumu Bookinge yazacağımızı tahmin ederek bizden hemen sonra odayı Bookingten kaldırdılar.

Çıktık, bir benzin istasyonunun kafesinde kahve içerken Bookinge girdik. 

Eşimin aklında bir de Budva'dan bir otel varmış. Hemen oradan rezervasyon yaptırdık.


İki ayrı binası olan, bir ailenin işlettiği, merkezin kalabalığından uzak, sevimli bir yerdi. Beğenince 4 gün daha rezervasyon yaptık.



Akşam üzeri Budva Kalesine gittik.




Kalenin içi de, manzarası da çok güzeldi.








Gündüz Tivat'tan geri dönerken ana yol üzerinde güzel bir restoran görüp mimlemiştik. Akşam yemeğini orada yiyelim, dedik.



Bahçeye oturduk. Bu kadar güzel bir yerde bizden başka kimse yoktu. Rus sahipleri bahçedeki kuzinede kendilerine 4-5 tane kelle pişirmişlerdi. Bize de teklif ettiler:)


Beef çorbası da, cevabi de çok güzeldi ama boş olunca bir daha gitmedik:)


Otelimize çok yakın bir restoran ve bakery (unlu mamülcü) var. Kahvaltı için börek çeşitlerinden alıp, bahçede kahvaltı ettik.

Eşimin planında birkaç plaj var. Onlardan ilkine gitmek üzere yola çıktık (Trsteno Plajı).

Bu arada hiç bir plaj ve otoparkı ücretli değil.



Burada hem yüzdük hem de dinlendik.

                          

Öğle yemeğini nerede yediğimizi hatırlayamadım ama cevabi hep var.




Akşam planında Kotor var. Kotor'un girişindeki tünelden itibaren trafik yoğunlaştı. Hemen şehrin girişindeki Franca Marketten alışveriş yapıp körfezi turlamaya çıktık. 

Körfezi gezdik, seyir teraslarında fotoğraf çektik. 







Old Townda da yürüyerek gezdik. Ama hep kendimizi çekmişiz. Yedek kuvvetlerde fotoğraf varsa eklerim:)
Yokmuş...




Kaleye yürüyerek çıkanlar da var, saygı duyuyoruz ama biz çıkmadık:)



Eşim yine şehirlerarası yol üstünde, Rusların restoranına varmadan:) güzel bir restoran tespit etmiş.


Ahşap temalı restoranda çok ilgili ve Türkçe konuşmaya çalışan bir garson vardı:) Türkçeyi dizilerden öğreniyorlar. 



Merak edenler için bir de menü bırakayım şuraya:



Ertesi gün yüzmek için meşhur Jazz Plajını seçtik. Buraların en popüler plajı.



Oldukça da kalabalıktı. 


Bu da Jazz Plajının  yukarıdan görünüşü:




Otelde biraz dinlenip çıkıyoruz. Bugün de Kotor Körfezinin dün gezmediğimiz noktalarını gezeceğiz.

Önce eşimin mutlaka görmeliyiz dediği bir yere gittik. Gerçekten de görülmeye değer bir yerdi.



Merdivenlerle indiğimiz bu küçük plaja mutlaka yüzmek için de gelmeliyiz,  dedik. 


2014 yılı tatilimizde de arabamızı bindirdiğimiz deniz ulaşım aracına yine binerek körfezin karşısına geçtik.


Karşıda görünen iskelede indik.




Ertesi gün çok beğendiğimiz Budva Kalesine bir daha gitmek istedik.



Tüm sokaklarını gezdik.


Bugün otelimizden ayrılıyoruz. Aslında burada 5 gece kaldık ama fotoğraflardan yola çıkarak 3 günü yazabildim:)

Ama arada lafı geçince Antony Quinn dediğim amcayı anlatmazsam olmaz:

Yine eşimin araştırmaları neticesinde bir akşam da yoldan dağ tarafına doğru çıkarak Adriatik Restorana gittik. Burası da bir aile işletmesi idi.  Servis masasına dayanarak ayakta durabilen, uzun beyaz saçlı oldukça yaşlı garson, tam bir film setinden çıkma gibiydi. Allah Allah, nasıl fotoğrafı olmaz?


Budva'da olduğumuz 5 günün 2 günü resmi tatilmiş ve her yer kapalı olurmuş. Haberimiz yok tabi. Her zaman gittiğimiz markete gittik, kapalı. Su yok:) Ev sahibimiz sağ olsun, durumu öğrenince 5 litre su verdi. Sonra da suyu benzin istasyonlarından aldık. 


Eşim bu sefer Bar şehir merkezinden bir otel ayarlamış. Ama sahibi anlaştığımız saatte odayı hazırlamayınca yemeğe gidiyoruz.

Yol üzerinde çok popüler bir cevabici burası. 



Nitekim tur otobüsleri ile geliyorlar. 

Bizim otel yemekten sonra da hazır olmayınca oradan vazgeçip ver elini Utheja... 


Daha önce Utheja'da Esat Beylerin otelinde kalmış, çok da rahat etmiştik. 

3 katlı otelin üst katında dubleks bir daire vardı. Boşmuş. Şahane...




Burada da 7 günlük ödeme yaptık. 

7 günü tek tek yazmayayım ama gezdiğimiz yerleri özetlemeye çalışayım:



Burası hemen elimizin altındaki plaj. Tembellik yaptığımız günler buraya geldik.


Başka günler ise; güzel plajlar deneyimledik. Valdanos Plajı bunlardan biri.




Yukarıdan görüntüsü böyle. Bilmeyenin denk gelme ihtimali sıfır:)



Bir de tabi Ulcinj....

Birkaç kez de konakladığımız Ulcinj şehrinin bitmek bilmez uzunlukta bir plajı var. Kumsalı da çok geniş. Birkaç kez de trafiğini göze alarak oraya gittik.





Plajın bir kısmı kite sörfe ayrılmış. Sörf okulları da burada.



Kahvaltı için genelde, genelde değil aslında hep börek aldık. Yakınlarımızda çokça börekçi vardı. Özellikle kıymalı börek revaçtaydı.


Yemekleri de farklı yerlerde yedik. Örneğin eşimin Dobra Voda  (İyi su demek) adlı şehrin iç kısmında bulduğu restoran, bence turistlerin pek bilmediği bir yerdi. Nitekim genellikle oralılar geliyordu. Birkaç kez gittik.



Fırın kebabı porsiyonu 400 gramdı:)

Bir de Bar şehrinde gezdiğimiz Kral Nikola'nın Sarayından da bahsedeyim. 

                              



Çok güzel bir bahçenin içinde ve sahile bakıyor. Biz oradayken bahçede klasik müzik konseri vardı.

                              



Bir hafta çok güzel geçti. Esat Beyler iyi bir ev sahipliği yaptılar. Tam bir yazlıkçı gibi hayatı yavaş yaşadık:)


Dönüşte yine Ohrid'de kalalım, gölde yüzelim diye düşünerek yola çıktık. Tekrar Arnavutluk'u geçtik.



2015 yılında İtalya'dan gemiyle dönerken bu Durres Limanında inmiştik.

Ohrid'e öğlen vardık. Yemeği bildik bir yerde Belvedere'de yer, orada da otel ayarlarız,dedik. 

Yemekten sonra hesabı istedik ve kartla ödeyelim dedik. Garson ödemeyi almak istemedi, nakit istedi. Biz de daha Dinar almamıştık. Yanımızda 2 hafta önce aldığımız biraz Dinar vardı ama azdı. Buraya belki 10. gelişimizdir ama ilk defa böyle bir şeyle karşılaştık. 

Bunu söylediğimizde işletmenin el değiştirdiğini, kartla ödeme yapmak istiyorsak önce söylememiz gerektiğini söylediler. Biz ki emrivakileri sevmeyiz, teslim olmadık ve kartla ödedik. Aslında buraya bir daha gelmeyelim, kararını daha önce aldığımız halde niye geldik diye de hayıflandık.

Tadımız kaçtı, Ohrid'den de ayrılmaya karar verdik. Önce hemen Manastır'a yakınız, orada kalırız diye düşündük am eşimin başka bir fikri vardı: Tikveş Bölgesi.

Tikveş'i hep merak ederdik, kısmet bugüneymiş.

Dağlık bir yoldan Tikveş bölgesinin en büyük şehri olan Kavadar'a geldik. İki otel tespit etmiştik. Ama ikisine de bakınca bu şehrin kumarhane konseptine ağırlık verdiğini tespit ettik. Bu sırada şehir merkezini de gezmiş olduk ve burada konaklayamayacağımızı anlayarak yola çıktık.




Tabi eşimin bir yedek planı daha vardı. Bu kadar yıldan sonra bile bunu hala anlayamıyorum. Daha önce hiç bulunmadığımız bir güzergahta, sırada hangi şehir olduğunu, nasıl gideceğimizi, nerede kalacağımızı,  nerede yiyeceğimizi hemen planlıyor ve kesintisiz tatil imkanı sunuyor:) Maşallah diyelim;)

Şimdi de Gevgeli şehrine doğru yola çıktık. Hayatımda hiç duymadım:)




Gevgeli, Vardar nehrinin kenarında bir sınır şehri. Otel odamız geniş, ferah ve temiz. 

Yerleştikten sonra nehir kenarında gezdik. Eşim nehir kenarında bir restoran planlamış ama restoranda düğün olduğunu görünce B planına yöneldik.


Ambiyansı çok güzel bir restorandı. Menünün büyüklüğü korkutsa da :) 
Fiyatlar fena değildi.


Makarnacı kızım:)





Sınır biraz ileride. Ama sabah biraz ağırdan alınca inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştık. 

Biraz sırada bekleyerek Yunanistan'a girdik.

Sonra da ver elini Türkiye...





Tabi aradan zaman geçtikten sonra yazınca akışta ve fotoğraf sıralamasında biraz zorlandığımı ve tüm aile fertlerinden fotoğraf alarak tamamladığımı itiraf edeyim. 

Daha sırada yazılacak iki yurt dışı tatili var:)