17 Mayıs 2024 Cuma

MALDİVLER (2024 OCAK)

                                      

Bir gün evde otururken eşime "Wizz Air Türkiye seferlerine başlamış, hiç haberimiz olmadı" dedim veeee
2 hafta sonra Maldivler'deydik. 
Sonradan uçak korkusu gelişen ben, farklı şehirlerde hatta başka ülkede okuyan çocuklarımız toplanarak Ankara üzerinden seyahatimize başladık.
Maldivler'i tabi ki bilirim ama haritada yerini gösteremem. Eşim meğerse bir süredir kafasında planlıyormuş bu tatili. "Biz Maldivler'e gidiyoruz, gelmek isteyen var mı?" sorusuna önce oğlumuz olumlu yanıt verdi. Bu nedenle
Ankara-         Abu Dabi Wizz Air
Abu Dabi-    Male Etihad Airways ve
dönüş de Wizz Air olmak üzere 3 kişilik 4 biletimizi aldık. 
Sonradan sınav takvimini ayarladığını söyleyen kızımız da gelmek isteyince onun biletlerini ayrıca aldık.
Hava sıcaklığı hep 30 derece civarı olduğu için kışın ortasında yazlıkları ve mayoları birer sırt çantasına yerleştirerek Ankara'ya gittik. Hem havalimanında hem de yakınlarında uzun süreli araba park etmek için uygun parklar var. Biz havalimanının biraz dışındaki özel bir parkı tercih ettik. 
Arabayı park ettikten sonra bizi servisle havalimanına bıraktılar. 
Uçuşumuza  3 saat vardı. Kapının ne zaman açıklanacağını sorduğumuz danışmadaki görevli, bugün Wizz Air'in uçuşu olmadığını söyledi. "Olur mu, bugüne biletimiz var" dememize rağmen, "Önümde liste var, Bugün Wizz Air'in uçuşu yok" diye ısrar etti. 
Allahtan bu beyanına itibar etmedik, yoksa büyük bir şok ve panik olabilir insan.
Normalde karekodlu bilet ile geçiş yapmak mümkün. Ama Wizz Air Türkiye'den olan uçuşlarında normal biniş kartı veriyor. Biz de sıraya girerek biniş kartımızı aldık.
Pasaport kontrolünden geçtik. 
75 TL'den yarım litre sularımızı alarak uçağa bindik. Bu sudan daha sonra da bahsedeceğim için not düşüyorum.
4 saatlik bir uçuşun ardından Abu Dabi havalimanına indik. Valla uçak biraz salladı. Yol boyunca kulaklığımı takıp indirdiğim dizi ve filmleri izledim. 

Malum, Abu Dabi'nin çok büyük bir havalimanı var. Yürüyen bantlarla ve devamlı ring yapan shutllelarla ulaşımı kolaylaştırmışlar. Eşim onlardan birine bindi, sırt çantalarını da ona verdik, biz yürüdük. 





Bağlantı uçuşumuz olduğu için pasaport kontrolünden geçmeyerek direkt dış hatlara geçtik.  Oldukça serin. Klimalar buz gibi yapmış ortamı. Bunu daha önce okuduğum için hazırlıklıydık:)

Uçuşumuzu beklemek için rahat koltuklara geçtik. 




O kadar rahattı ki; bi ara aklımızdan geçen "Abu Dabi'de yemek mi yesek, bi Dubai'ye gidip gelsek mi?" fikri çabucak uçtu gitti. Aslında bu tatili planlarken eşimin bir gün Dubai'de konaklamalı bir seçeneği vardı ama Maldivler'e daha fazla zaman ayırmak için vazgeçmiştik.

Çocuklarla epey gezdik. Özellikle elektronik mağazalarını. 



Marketlerde de müthiş hurma ve kuruyemişler vardı. Doğrusu bu kadar güzel hurma görmemiştim. Birer paket kaju ve hurma aldım. Çok ucuzdu. Maldivler'deki kahvaltılarımıza eşlik etti. 

Akşam yemeğini de havalimanında yedik. Yemek çeşitliliği çok fazla. Fiyatlar da uygun. 
Her yerde içilebilir soğuk su noktaları koymuşlar. Tabi ki ücretsiz. Valiz arabaları, bebek arabaları, dinlenme koltukları da ücretsiz. Çok yolcu dostu bir havalimanı. Bence tek kusuru, çok aydınlık olması. Her yer ışık ışık:)




Gece uçağımıza bindik. 




Etihad Havayolları, Abu Dabi Emirliğinin. Emirates de malum Dubai'nin. 
Doğrusu daha önce böyle bir uçağa binmedim. Şu  iki koridorlu, 9 koltuklu uçaklardan. Biz kızımla birlikte oturduk. Kızımın biletini sonradan aldığımız için oğlumuz da onun yerine daha önde seyahat etti.

Koltuklarımızda şal, yastık ve kulaklık vardı. Ekran da çok fonksiyonluydu: Film, müzik, harita, uçağın ön kamerası gibi.





Yemek servisi çok başarılıydı. Bir Türk hostes kızımız tüm güler yüzüyle ilgilendi. Bi sorayım, yemeği fotoğraflayan olmuş mu?







Ben de yani, ne bileyim. Eskiden, kullandığım telefonun son modeli Türkiye'ye gelir gelmez hemen o hafta alırdım. Eşim beğenirse ona da alırdım. İnsan yaş aldıkça artık çok önemsemiyor böyle şeyleri. En son 2018'te aldığım telefonumu kullanıyorum hala. Onu da aldıktan 4 ay sonra Helsinki'de düşürmüş ve kamerasını kırmıştım. Eve gelince kamerası değişti ama eskisi gibi olmadı tabi. Bu yüzden fotoğrafları bizimkilerden topluyorum. Eee, alsam ya bi telefon. O da içimden gelmiyor. Yoksa sadece şu seyahatin uçak biletleri 1.800 $. 

Sabah 5'te Male havalinındayız. Burası ile ilgili Youtube videolarını izlerken bir öğretmen hanımın videosuna denk gelmiştim. Girişte bir elektronik form doldurulması gerektiğini söylemiş ve bir de link bırakmıştı sağolsun. 

Abu Dabi'de beklerken Maldivler için gerekli bu formu dördümüz için doldurmuş, fotoğraflarımızı da eklemiştik. Male'de pasaport kontrolü sırasında bu formu istediler, gösterdik. 

Küçük bir havalimanı olunca hemen çıktık, Önümüz okyanus. Ama çıkmadan önce 200 $ bozdurduk. 1 Maldivler Rufiyası 2 TL. Doğrusu bu para yetti, bazen de dolarla da harcama yaptık.

Malum burası bir adalar topluluğu. Başkent Male de bir ada. Oteliniz de bir adada olacağı için ulaşım aracı şart. Otelimiz bize değişik ulaşım seçeneklerini gönderdi. Biz özel bir sürat teknesi kiralamak istediğimizi belirttik. Ama havalimanından çıktığımızda anlaştığımız yerde tekne yoktu. Otele yazdık, sabah 6 yerine akşam 6 anlamış. Özür diledi, hemen tekneyi bize yönlendirdi. Ama tabi teknenin bizim gideceğimiz adadan gelmesi biraz zaman aldı. 

Bu özel tekneye 120 $ ödedik. Toplu ulaşım olarak kullanılan teknelerden kullansaydık kişi başı 5 € da binebilirdik. Bizim adamız yakın olduğu için gündeme gelmedi ama daha uzak adalar için deniz uçağı da bir alternatif.

Kalacağımız ada, Male'nin kuzeyindeki ilk ada: Himmafushi. Kuzey atölünde. Sürat teknesiyle yarım saat sürdü.


Doğrusu tekne çok hızlıydı. Yine okuduklarımdan yola çıkarak iki çift kulak tıkacı almıştım yanıma. Kızımla onları takarak teknenin gürültüsünden uzak, rahat bir seyahat yaptık. 



(Eşim ekleme yapıyor; arkada görünen köprü (Ben: Hangi köprü) Male Adası ile Hulhumale Adasını birleştiren köprüymüş. Havalimanı, Hulhumale Adasındaymış.)

Adanın limanında otelimizin sahibi tarafından karşılandık. Eşyalarımızı aldı ve golf arabasına koyarak bizi de bindirdi. Tabi adada otomobil yok. Eminim bu kadar az eşyamız olmasına şaşırmıştır: 4 sırt çantası, bir de plaj çantası.

                                           

Otelimizi Bookingten ayarlamıştık. Resepsiyona ayakkabılarımızı çıkararak girdik. Kahvaltı yapan müşteriler de zemin kattaki odalarına gidip gelirken bahçede ayakkabılarını çıkarıyorlardı. 
Odalarımızdan biri zemin katta, diğeri üst kattaydı. Onları ayakkabı çıkarma derdinden kurtarmak için üst kattaki odayı çocuklara verdik. Odalarda her şey düşünülmüştü. Çok rahat ettik. 

Bu sırada kahvaltımızı hazırladılar.


Bu kahvaltı menüsü hiç değişmedi:) Bu tabağı çeken sosisi başkasının tabağına göndermiş, bir de sosis oluyordu. 

Otelimiz deniz, daha doğrusu okyanus kenarında.



2 katlı, sevimli, düzenli bir otel. Aynı sırada bir otel daha var, ayrıca adanın iç taraflarında da otellere denk geldik.




Tabi okyanus kenarında olması hemen yüzebileceğiniz anlamına gelmiyor. Çünkü Maldivler, dini esaslara göre yönetilen bir ülke. Her yerde yüzülemiyor. Adalarda yüzülebilir "bikini plajları" belirlenmiş. Ancak o plajlarda yüzebilirsiniz.  Bu adanın bikini plajı da otelimize 200 metre uzaklıkta. Çok güzel, palmiye ağaçlarının gölgelediği bir yoldan yürünüyor.





                                     

Yukarıdaki fotoğrafta ahşap panellerle çevrili bir alan var. Bizim bikini plajımız işte orası. Etrafı çevrili, şezlonglar var. 





Şimdi şu fotoğrafa bakınca rüya gibi geliyor. Gerçek üstü bir yer.

Kahvaltıdan sonra hazırlanıp plaja yürüdük. Şezlogları palmiyelerin altına çekerek kendimizi korumaya aldık. Yanımda getirdiğim 50 faktör güneş kremlerini sürdük, bacaklarımızı havluyla kapattık. Ama yine de yanmanın ötesine geçtik. Bu kadar korumaya rağmen en hızlı bronzlaştığımız tatil bu oldu. İyi ki yanımda Bepanten de getirmişim:)

Hava standart, 30 derece. Ama hep bir esinti vardı, bunalmadık. Buranın mevsimi Mayısa kadar diyorlar. Sonra muson yağmurları tatilin tadını kaçırıyormuş.

Plajın tam karşısında güzel bir restoran görmüştüm (Taste By Funplace). Kızımla taze sıkılmış tropikal meyve sularını oradan aldık.




Eşim tabi bu adanın restoranlarını da araştırmış. Tekneden indiğimiz yere doğru yürüdük. Buradaki restoranlardan birine oturduk. Yan yana iki restoran var, sırayla deneyimledik. 
İlk oturduğumuz restoran şu:


Deniz kenarında, palmiyelerin altında, yemekleri de Masala çayı da güzel bir yerdi. Sık sık gittik.




İşte bu ağaçların altında:)


Hemen yanında da Moskova Restoran vardı. Ondan da memnun kaldık. 



1 Maldiv rufiyası 2 TL demiştim. Fiyatlar çok güzeldi.

Moscow Restoranın menüsünü çekmişiz.



Balıklı, tavuklu bu ana yemekler *2 olunca TL'ye çevriliyor. İnanılmaz.


Buraların rice'ı ve kohtu roshi'si meşhur. Hepsi baharatlı ve üzeri omletli.


Açıkçası ben bu yemekleri birbirinden ayırt edemiyorum:) Eşimle oğlumuz iyi biliyordu. Biz kızımla bir öğün birinden, bir öğün diğerinden sipariş ederek durumu kurtardık. Beyler deniz ürünlü tüm yemekleri denediler.

Yemeğin üzerine genellikle masala tea içtik. Buraların geleneksel içeceği. Bu arada ülkede içki yasağı olduğunu da belirtmiş olayım. Bulunduğu adayı satın alan resortlarda içki içiliyormuş sadece.

Bu arada bir içecek ve tatlı menüsü de bırakayım buraya:






Masala çayı, süt ilavesi de olan, çokça baharatın kaynatılarak hazırlandığı bir çay. Bizimkiler çok sevdi. Gelirken birkaç kutu aldık.

Yemek konusu açılmışken birkaç fotoğraf daha ekleyeyim.






Makarnalar, kızımın tabi ki:)





Bu kızarmış birşey unundan yapılan yiyecek, cips gibi yemesi eğlenceliydi. 





Bu iki restoran dışında hemen plajın yanındaki restorana da sık gittik. 



(Fotoğrafını çeken olmamış, Googledan bulduk.)

Öğle yemeklerini genelde orada yedik. Akşam yemeği dönüşünde de bazen masala çayı ya da kahveyi de burada içtik. 



Farklı tariflerle hazırlanmış iki Masala çayı örneği.

Tatlı bakımından menü kısıtlıydı. 




Alışveriş için küçük marketler var. Küçük ihtiyaçlar için gittik. Dondurma sadece Moskow Markette satılıyor:)


Girerken ayakkabıları ya da terlikleri çıkarmak gerekiyor. 

Zaten Maldivler'in doğal bitki örtüsü ne deseniz, "parmak arası terlik" derim. Herkes ondan giyiyor.


Çeşitli baharatlar almayı da unutmadık.


Oğlumuz adanın ucunda gün batımı fotoğrafları için uygun bir yer olduğunu söyledi. Oraya yürüdük. Hani bizim buralarda halı sahada maç yapılır ya, burada da kriket oynayan adamlar vardı. 

Biraz daha yürüyünce başka bir sahaya denk geldik. Kızların maçı vardı.


Adanın bu bölgesinde dalgalardan korunmak için set yapmışlar. 



Birkaç akşam limanı dolaştık. Malum, restoranlar orada. 




Güneş battığında gökyüzü gerçekten bu renkteydi. 





Tabi buralarda köpek balıklarından da bahsetmek lazım. Hint Okyanusunun bu cenahında baby shark denilen yavru köpek balıkları var. Biz ilk gün kıyıda gördük.




Çok uzun süredir ülkede köpek balığı saldırısı olmadığını okumuştum. Bu yavrular da saldırgan değilmiş. Yüzdük valla.


Eşim adanın başka bir ucunda çok güzel bir yüzme alanı görmüş haritada. Biraz yürüme mesafesinde.

Böyle güzel bir yerdi. Kızım yüzdü ama kadınların yüzmesine açık bir yer olmadığı için yüzmemeyi tercih ettim. Erkeklerse belli kriterlerle her yerde yüzebiliyorlar.




Oldukça derin bir yerdi. Gözlüklerle dalış yapan beyler, rengarenk tropikal balıklar olduğunu söyledi.


Biraz sığ sudan yürüyünce bu yüzme bölgesi başlıyor. 




Sonra tekrar ada gibi bir kara parçasına çıkılıyor ve bir bölgede su çok derinleşiyor. Farklı bir deneyim oldu.

Adada bu dinlenme hamaklarından çokça var. Evlerin önünde, sokakta…




Sahilde hindistan cevizi satan bir büfe vardı. Bir akşam denedik.. Nasıl hazırlandığını izledik. 



Önce pipetle suyu içiliyor. Sonra adam onu yukarıdaki gibi kırıyor. Bu sefer hindistan cevizinin bir parçası kaşık gibi kullanılarak içi yeniyor. Bir daha denemeye gerek görmedik:)

Bir sabah kahvaltıda garip bir ses geldi yukarıdan. Papağanmış, gelmiş, konmuş.




Bir hediyelik eşya dükkanına girdik. Ayakkabıları çıkarmak gerekti. 




Çok güzel eşyalar vardı. Ama bu kadar büyük eşyaları küçücük adada kim alır, alan turistler nasıl taşır, bilemedim.






Sahilde başka bir dükkan sahibi bizi zorla davet etti, bir şey almak zorunda değilsiniz, ayakkabınızı da çıkarmanıza gerek yok, dedi, biz de gittik.
İyiki de gitmişiz. Kızımız takılardan alırken oğlumuz da bir köpekbalığı figürü aldı.

Çok sakin, huzurlu bir hafta geçirdik.




Plajımızdan çok memnunduk.









Dönüşümüzü bu sefer adadan kalkan ve direkt havalimanına giden bir tarifeli sürat teknesiyle yaptık.  Kişi başı 20 Dolardı. Havalimanından da Male'ye geçti. Kendi vatandaşlarına 10 Dolarmış.
Tekne daha büyük olunca bu sefer daha sakin bir yolculuk oldu. 

                                                    

Pasaport kontrolü sırasında girişteki gibi bir online form doldurulup polise gösteriliyor. Daha önceden hazırladığımız ülkeden çıkış formunu gösterip geçtik.
Giden yolcu bölümü oldukça zengindi. Çocuklar biraz gezdiler. 
Wizz Air, bu ülkede online check-in yapmadığı için kontuardan biniş kartı aldık.
Yeniden Abu-Dabi Havalimanındayız. 





Bu sefer gezmeden kendimizi rahat koltuklara attık. Eşim kızımıza daha geniş bir koltukta yer ayarladı. Ayaklarını uzatarak internet takıldı.
İnternet hızı, prizler, soğuk su gibi artılarıyla rahat ettiğimiz bir havalimanı oldu. 



Geçen hafta bu sigara içme kabinleri inşa ediliyordu, faaliyete geçmiş.

Ankara’ya karlı bir kış günü geldik. Montlarımızı arabada bırakmıştık. Otoparkı aradık, az sonra bizi havalimanından alıp arabamıza bıraktılar. 

30 küsur derece farkına uyum sağlayarak evimize doğru yola çıktık…