21 Temmuz 2023 Cuma

ARABAYLA ROMANYA (2023)

 


Aylardan Nisan, denize girilmez. Tatil kısa, uzağa gidilmez. Oğlumuzun sınavları var, çok yer gezilmez... derken daha önce görmediğimiz yakın bir destinasyon olan Romanya'da karar kıldık.

İlk defa Dereköy Sınır Kapısından çıkacağız. 

Sınıra yaklaşınca inanılmaz bir kuyrukla karşılaştık. Bunların çoğu ülkemize alışverişe gelen Bulgarların araçlarıydı.

İçeride yeşil sigortayı yaptırdık, iki noktada pasaport kontrolüne girdik ve.... bir daha bu kapıdan çıkmama kararı aldık.

 Bulgaristan'a geçince ilk fırsatta vignet aldık. 

İlk durak Burgas. Bulgar sahillerini hep merak ederdik, acaba bir alternatif olabilir mi diye. Kısmet bu zamanaymış.

Otellerden sorumlu eşim Burgas merkezden güzel bir otel bulmuş: Avenue Hotel. 4 yıldızlı, çok güzel bir otel. 

Akşam yemeği için eşim yine muhteşem bir restoran ayarlamış. Sahile yakın Hapy Grill. Ana caddeye park edip restorana gittik. Ama tamamen doluydu. Bizi bahçesinde biraz oturttular. Sonra yerimize aldılar. Demek rezervasyon gerekiyormuş.

Tüm dünya mutfaklarından seçenekler var. Hatta ayrı bir suşi menüleri vardı.




Popüler olduğu kadar varmış, yemeklerin hepsi çok güzeldi. Artık fiyatlara bakmayalı ise çok oldu:)

Ertesi gün sahili gezip Varna'ya gidecektik ama oğlumuzun ödev teslimi için stabil bir yer ve internet lazımdı. Bu yüzden Varna'yı iptal edip rezervasyonumuzu bir gün daha uzattık. 

Kahvaltıdan sonra sahilde gezdik.


Çok uzun bir parkur. Arabayı parkın bir noktasına bırakıp dolaştık.


Sahil, yaza dair bir fikir verdi. Soğuktur:)



Şehir merkezindeki büyük kilisenin altı kapalı otopark. Arabayı oraya bıraktık. 

Şehir meydanında gezdik.

Akşam gittiğimiz restoranın merkezde de şubesi varmış. Öğle yemeği için burayı tercih ettik.



Oğlumuza da paket yaptırıp otele döndük. Otelin hemen yanında Technopolis adında bir teknoloji marketi var. Kızımızla birlikte gezdim. Cihazların çoğunda fiyatlar çok iyiydi. Aynı yerin şehir merkezinde de bir şubesini gördük.

Burgas, mevsim itibariyle olsa gerek, sakindi. Gezmesi kolay oldu. 

Oğlumuza sınavından dolayı 2 kesintisiz gün lazım olduğu için Varna programını tümden iptal edip direkt Bükreş'e geçme ve 2 gün orada kalmaya karar verdik.



Yollar böyle. Bükreş'e kadar 315 km yolumuz var ama gelişli-gidişli olunca o yol uzuyor. Allahtan yol Aydos, Şumnu, Razgrad gibi merak ettiğimiz yerlerden geçiyor.


Sınır geçişi rahat oldu.


Romanya'ya geçişte bir demir köprüden geçiliyor. Bunun için sanırım 3 Euro  geçiş ücreti ödedik. 



Otelimiz Bükreş'te sakin bir yerde. 


Bugün çocukları yormamak için sadece akşam yemeği için çıktık. Resmi tatil günü olduğu için eşimin düşündüğü restoranlar kapalıydı. Bu yüzden her zaman işe yarar AVM de yiyelim planı devreye girdi:)

Cora Sun Plaza, hem bize yakındı hem de yerel mutfak, Türk mutfağı, Lübnan mutfağı gibi seçenekler vardı. Ayrıca bir döviz bürosundan da Romen Lei aldık. Romanya'da para çevirirken mutlaka pasaport istiyorlar.

Buraya geleneksel yabancı televizyonlardaki tanımadığımız Türk dizisi fotoğrafını da bırakalım:)



Ertesi gün sınav günüydü. Kahvaltıyı otelde yaptık. Yine Cora Sun Plazada yemek yedik.


Ondan sonraki gün gezmeye başladık Bükreş'i.



İlk olarak Parlamento Sarayına gittik.



 

Çavuşesku'nun yaptırdığı bu saray, halka açılmış sonra. 

Hemen karşısında ücretsiz büyük bir otopark var. Orası fotoğraf çekimi için çok uygun.




Katedral tadilattaydı.


Buradan Old Townda bir otoparka arabayı bırakıp yürüyerek gezdik.



Teknomarketin yanındaydı otopark.



Yukarıdaki noktadan da gezmeye başladık.




Palatul CEC olarak geçen, eskinin Merkez Bankası binası da ilgi çeken binalardan.







Yakınlarda nehrin aktığı kanala doğru yürüdük.


Bu noktada da ilginç binalar vardı.


Malum, Romence İtalyancaya çok benzeyen bir dil. Binaların üstündeki yapılar da İtalya'yı anımsatıyor.

Aynı noktadan da geri döndük.






Bükreş merkez trafiği kalabalıktı ama bizi yormadı. Cepler ve otoparklar çoktu. Park sorunu da yaşamadık. 




Zafer Takının olduğu bölgede çok büyük bir park var.




Bir sonraki şehrimiz Braşov. 

Sabah yola çıktık.




Arabada İsviçre yıllık vigneti görünüyor:)

Yolumuz kısa, 186 km. Braşov, Bükreş'ten daha popüler bir şehir. Kayak bölgelerine çok yakın. Hem de tabi Transilvanya Bölgesi:)

Muhteşem insan eşim Braşov'dan önce Peleş Kalesini gezersek km olarak daha az yorulacağımızı söyledi. Önce oraya gittik. O söylemese zaten bizim bu kadar pratik bir rota çizmemiz mümkün değil.

Peleş Kalesi, dağın eteğinde, ormanın içinde muhteşem bir yerde. 19. yüzyılda, ilk kral tarafından yaptırılmış fakat kalenin bittiğini görmeye ömrü vefa etmemiş.





Kaleye girişte bir miktar para ödedik. Bölgeye girince arabaların bırakıldığı bir nokta geliyor karşınıza. Biraz ısrar ederseniz -ki biz ettik- biraz daha yukarıdaki otoparka da  arabayla çıkabiliyorsunuz. 

Kalan yol mecburen yürüneceği için yolu kısaltmakta fayda var.


Böyle dolana dolana çıkılıyor kaleye.



İçeriye gruplar halinde alıyorlardı. Biz tur gruplarını beklemek istemediğimiz için kalenin içini gezmedik. Yunan bir grup da vardı.




Dönüş yolu başka bir rotadan. Yolun virajları navigasyondan görünüyor:)




Braşov'un girişinde Wednesday dizisinin burada çekildiği ile ilgili bir tabela vardı. Diziyi bilmiyorum ama pek meşhurmuş.




Braşov'da eşim bir ev kiraladı, yine Bookingten. 2+1 bahçe içinde, şahane bir yer. 

Tek kusuru çok dar bir sokaktan girilmesi. Hayret, birimiz çekmiş fotoğrafını:)




Burada çok rahat ettik. Mutfağı her şeyiyle yeterliydi. Biz sadece kahvaltı yapmak için kullandık ama yemek de yapılabilirdi.

Yemek için Coresi AVM yi tercih ettik. Marketinde de alışveriş yaparız, dedik.

Yurt dışında yemek, market ve internet için çokça AVM gezmişizdir. Ama rahatlıkla söyleyebilirim ki; gördüğüm en güzel alışveriş merkeziydi. Özellikle yemek katı çok güzel ve rahattı.

Akşam bahçede kahve keyfi:)




Kahvaltıdan sonra  Bran'a gittik. Burada Drakula'nın Şatosu olarak bilinen Bran Kalesi var.




Bu kale şehir içinde. 



Girişteki makinelerden bilet alıp bahçeye girdik. Kişi başı 55 Lei. O zaman 330 TL yapıyordu:)



Peşel Kalesine göre çok daha az yürümek gerekiyor. Yaşasın!

Ama sonra hep merdiven...




Kişi sınırı olmaksızın giriliyor.





 Kordonlardan bir gezi parkuru oluşturulmuş. Böylece tekrara düşmeden gezmek mümkün. 




Böyle klostrofobik geçişler de var.





Çok eğlendiğimiz bir yer oldu Bran Kalesi.




Buradan eşimin görmek istediği bir kayak merkezine gittik. Neresi olduğunu sorar, yazarım:)
Sordum, Poiana imiş.




Büyük otellerin olduğu, büyük bir yerleşim yeriydi.

Oradan Rasnov'a gittik.




Buraya geliş sebebimiz eşimin burada iyi bir restoran bulmuş olması.





Oldukça kalabalıktı. Genelde turist grupları vardı.

Farklı yemeklerden söyledik. Birimiz tabağını çekmiş sağ olsun:)




Aaaa, bi tane daha buldum:




Bir de menü bırakalım:



Braşov şehir merkezine gelip arabayı açık bir otoparka bıraktık.



Park konusunda Romanya'da hiç sıkıntı çekmedik. Park sorunu konusunda bizim için şampiyon hala Estonya:)




Kayak pistlerini gösteren bu haritadan yürüyerek Old Town'a geçtik. Ya da Riga'daki Azeri ablanın deyişiyle Köhne Şehre:)




Gezmesi kolay, binaları çok şirindi.







Arabaya yürürken bir döviz bürosuna uğradık.




Akşam yemeğini biz hanımlar olarak Coresi AVM de yemeyi talep ettik. 





Çünkü dün Zara'da yaz koleksiyonunun geldiğini görmüştük. Bahar ve yaz alışverişini kızımla buradan yaptık. 

Buradan alışveriş için başka bir markete geçtik. Sanırım Braşov'un en büyük marketiydi. Hediyelik bir şeyler aldık.

Sabah artık dönüş vakti.




Yola çıkarken eşimin planı Razgrad ya da Eski Cuma'da konaklamaktı. Ama bayram dolayısıyla sanırım, otellerde yer yoktu. Oralar Türk bölgesi malum. Akrabalarına bayram ziyareti yapan Türk vatandaşları gelmiştir, diye tahmin ettik, yola devam ettik.

Yazının başında belirttiğim gibi buralarda km pek bir şey ifade etmiyor. Yol kısa ama çok uzun sürüyor.

Bulgaristan'a girdik.



Sınırda büyükçe bir vergisiz mağaza vardı. Alışveriş için çok uygundu.

Eşim yol üzerinde, Eski Cuma'da bir restoranda öğle yemeği planlamıştı.



Adı Tekerlek anlamına geliyormuş. Köftesi meşhurmuş. Makedon usulü Pleskavitsa usulüydü. Çekmemişiz ama. 




Burada da otel baktık ama hep doluydu. Edirne'ye kadar gideriz, deyip devam ettik.

Hamzabeyli Sınır Kapısında Edirne radyolarını dinleyerek 1,5 saat civarı bekledik. Edirne'de her şey dahil damatlıklar 2.000 TL imiş. Reklamların yalancısıyız:)

Akşamın bir vakti niye bu kadar bekledik bilmiyoruz ama çok vakit kaybettik.

Oğlumuzu yurduna bırakalım, 2 gün sonraki sınavına çalışsın diyerek kendimizi gece yarısı İstanbul'da bulduk:)

Bu tatilden çıkarımlarımız:
-Deniz tatili için Karadeniz kıyılarına gerek yok, soğuk olur diye tahmin ediyoruz.
-Yol, gerçekten çok oyalıyor.
-Romanya, bölge ülkelere göre görece daha pahalı. 
-Braşov, tam kafa dinlemelik bir yer. Bir daha gitmeli...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder