Bayram öncesi hazır İstanbul'dayken ve 5 gün sonra tekrar İstanbul'da olmamız gerektiğinden yakınlarda bir tatil yapalım, dedik.
İhtimaller muhtelifti:Adalar mı yapsak, Ayvalık'a mı gitsek, Yunanistan hemen şurası derken bir sabah İstanbul'dan çıktık.
Yunanistan'a gidelim, Asprovalta hem yakın hem de bildiğimiz yerler diye İpsala Sınır Kapısına gittik. Ama aman Allahım. İnanılmaz bir sıra vardı. Öndeki araçlar sıranın hiç ilerlemediğini, polisler de en az 8 saat bekleyeceğimizi söyleyince hiç beklemeden Pazarkule Sınır Kapısına yöneldik.
Yolda Ayvalık seçeneğini yeniden değerlendirsek de kabul görmedi. Fakat Pazarkule'de de inanılmaz yavaş ilerleyen bir sıra vardı. Bekledik, mecbur.
Akşam 5'ten sonra sınırı geçtik. Yunan sınırı Kestanelik adlı şehirde. Hemen geçince sağda bir restoran var. Bir teyzenin tek başına işlettiği, yemekleri sakin sakin hazırladığı bir işletme.
Biz de hiç acele etmedik. Asprovalta'dan daha önce iki kez kaldığımız otel Argilos'tan rezervasyon yaptık.
Yemeklerimizi bekledik. Yoğurtlu, patlıcanlı, zeytinli mezeler ve çok güzel bir ekmek geldi. Ardından yemeklerimiz.
İpsala hizasına geldikten sonra otoban başladı. Zaten sınırı geçince yolumuz 350 km.
Yollar tanıdık. Asprovalta'ya girince biraz daha devam edip otelimize geliyoruz. Şoförümüz dinç, sahilde bir restorana gidelim, diyor ama ben zorunlu istirahat veriyorum:)
Eşim aslında başka bir otel düşünmüş ama orada check-in akşam 6'ya kadar olduğu için 1 günlük bu rezervasyonu yapmış.
Asıl otelimiz Asprovalta'nın kalabalığından uzakta, Nea Vrasna'daymış. Vay be, her şey planlanmış.
Sabah kahvaltıdan sonra yeni otelimize geçtik. Plaja 100 metre, 1+1, kocaman, balkonlu, müthiş bir yer. Bahçesi de çok güzeldi.
Yerleşip hemen plaja gittik.
Çok sakin, genelde yazlıkların olduğu, pek otelin olmadığı bir bölge. Deniz de tamamen kumdu. Bayıldık.
Yukarıdaki fotoğrafta uzaktan görünen yere ilk fırsatta gideceğiz.
Öğlen yemeği için Asprovalta merkezine gidip öğleden sonra yine yüzdük.
Akşam için olduğumuz bölgeden bir restorana götürdü eşim. Yine tam isabet!
Sahilde, ambiyansı da, yemekleri de çok güzeldi. Yemekten sonra dondurma ikram ettiler.
Burada 4 gün kaldık. Etraftaki küçük beldeleri gezdik, yüzdük.
Hemen yakına Lidl Market açılmış. Alışverişlerimizi burada ve aynı yol üzerindeki iki marketten yaptık.
İleride Stavros plajlarını merak ediyordu eşim. Akşam üstü orayı gezdik, limanında dolaştık.
Akşam yemeğini orada Giannes restoranda yedik.
Cadde üzerinde bir yerdi.
Yemekten sonra tiramisu ikram ettiler.
Aklımıza galakto börek geldi. Stavros pastanelerinde aradık, yoktu. Oradan Asprovalta'da da aradık ama bulamadık:)
Dönüş yolunda kızımız Kavala kurabiyesi alalım, dedi. Emir telakki eden şoförümüz hemen Kavala'ya giriş yaptı. Kavala'da kaldığımız otelin olduğu caddedeki pastaneyi hatırladık. Eşim hemen buldu orayı.
Kutudaki Kavala kurabiyelerini alırken galakto börek de görünce hemen aldım:)
Oradan Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın heykelinin olduğu yere çıktık.
Alan dar olunca araç yoğunluğu oluyor. Ama park yeri bulduk.
Su kemerlerinin altından geçtik.
Kavala'dan otobana çıkarken çok güzel manzarası olan bir cep var. Orada hem fotoğraf çektik hem de galakto börekleri yedik:)
Otoban bildiğimiz gibi...
Sınıra gelince bizi bir sürpriz karşıladı: Muazzam bir araç kuyruğu! İnanılmaz gerçekten.
Öndeki kamyonette bulunan Gümülcineli yurttaşlarımızla sohbet ederek bekledik. Yunan sınırından geçince duty freeye girdik.
Türk sınırından girerken tek tek kamera önünden geçtik. Oradaki duty freeye de uğradık.
Keşan'da Migrosun olduğu alışveriş merkezinde yemek yedik. Sonra ver elini İstanbul...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder